Çok inatçıydın,çok...Bensiz üşüyeceğini bilirdin,yine de kuru bir "hoşçakal" ı yüzüme vurup,çeker giderdin sen.Ve öyle sert bakardın ki o kapıyı çekişinin arefesinde,şiirdeki gibi "üşüyorsan ceketimi al.." diyemezdim sana.
Sen gittikten sonra bahar uğramadı bizim mahalleye.Mektuplar karaladım sana.Yazdıkça silesim,sildikçe seni yeniden sevesim geldi.Olmadı,olduramadım.İçimde utanmasızca yaşamaya devam ettin de,öldüremedim.Gönderemedin hatıralarını.Alışamadım bizim "sen" ve "ben" olarak ayrılışlarımıza.Dedim ya ; sen her gittiğinde aslında biraz daha kaldın bana.Dokunamadım,her hareketimde yüreğime battı parçaların.Çok vücutlar misafir ettim avuçlarımın altına,çok saçlar okşadım.Hiç birine "sen" diyemedim.Diyecek olsam,sızlayıp durdun sol yanımda.Böylesin işte,gittiğinde bile müsade etmezsin belimi doğrultmama.Bilirsin ki sevemem senden başkasını,ama buna rağmen yoklarsın beni olmadık anlarda.
Şiire dökmeye kalksam seni,olmayışın mısralara dökülemeyecek kadar koyu şu günlerde.İsterdim yokluğunu eritip,çil çil dökmeyi kağıtlara.Filizlenecekse de orada filizlensindi hasretin.Çünkü ; yüreğimde kökleniyorsun öbür türlü.
Köklendikçe zorlaşacak seni sökmek.Sökülemeyeceksin...Ve bu defa dönmeyeceksin.Dönemeyeceksin...Öyle bir hınç üfleyecek ki aklıma,adını başkalarıyla duyuşum,canhıraş saldıracağım içime saldığın köklere.Kopan her damardan sen fışkıracaksın.Yüzüme yüzüme çarpacak yokluğun.
Fakat ziyanı yok.O kapıdan çıkıp gittiğin gibi gideceksin o zaman benden.Sen direndikçe,ben ağlayarak öldüreceğim seni...
Affet...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder