18 Mart 2015 Çarşamba
"AYNA" OLMAK "AYNI" OLMAKTAN ZORDUR
Çok uzun zamandır meşgul ediyordu bu mesele kafamı.Ya da çok fazla düşündüğüm için,uzun gelmiş olmalı.Yalan değil evet,başka hiçbir derdim yokmuş gibi buna kafa yordum uzun bir süre.
Neydi birinin aynası olmak?
Bu kurdu içime düşüren o küçük kızla başlamalıydım belki de anlatıma.Küçük dediğime bakmayın siz.Diyorum ya,düşürdüğü kurt yüreğimin kenarlarından kemirip durdu günlerce.
Tıklım tıklım dolu halk otobüslerini bilmeyeniniz yoktur.Bir an evvel inmek istersiniz hani...Onlardan birinde rastlaştık.Rastlantı mı dedim? O küçücük ayaklarının zerafetine yakışmayacak bir şekilde bastı sol ayağıma.Esaslı bir küfür savurmak üzere döndüm.Döndüm dönmesine de,küfrün ulaşacağı adres bu küçük hanımefendi olunca bana da lafımı yutmak düştü.Öyle içten ve güzel gülümsemesi de cabası.Bir "pardon" ile çok uzaklara üfledi öfkemi.Ve yüzümdeki o moron ifadenin yerini istemsiz bir gülümseme aldı nedense.Ayağımın acısı da geçti.
Tam önümdeki teyze inmek üzere koltuğundan kalkınca,o otursun diye koltuğu istilacı etmenlerden korudum.Teşekkür ederek oturdu.Muhabbetin bu kadar olduğunu düşünüp içten içe karalar bağladığım sırada otuz iki dişini ve gamzelerini göstererek "Ne kadar güzel gözlerin var" deyiverdi.
İlk etapta bunun bir iltifat mı yoksa şaka mı olduğunu idrak edemedim.Nur içinde yatsın,rahmetli Birand gibi "ııı" dedim önce.Sonrasında kırk yıl düşünsem etmeyeceğim bir laf çıktı ağzımdan."Öyle mi? Ayna olarak kullanabilirsin."
Şaşırır gibi oldu fakat çabucak topladı yüz ifadesini."Birinin aynası olmak..." dedi ve azarlar bir tonda devam etti ; "Aynısı olmaktan zordur."
Açıkcası,ne demek istediğini soracak kadar ilgilenmemiştim bu cümleyle.Kurt,kız otobüsten indikten sonra kıpraşmaya başladı."Ayna" ve "Aynı" kelimeleri zihnimin içinde dönüp durdu.
İlk duyduğunda nasıl üstünkörü bir cümle gibi geliyor insana.Fakat sonrasında,nasıl da deli ediyor insanı düşündürmekten.Tavana bakıp "Ayna" ve "Aynı"nın farkını bulmaya çalışıyorsunuz.Zavallıca bir çaba bu.Ve işin içinden tek başınıza çıkamayacağınızı anlayınca,size bunu açıklayabilecek tanıdıklarınızı listesini yapıyorsunuz kafanızın içinde.Herşeyi bilen nasihatkar bir dedeniz varsa bir adım öndesiniz bu arada.Dede önce şöyle bir gülümsüyor keyifle bu merakınıza.Sonra eğer varsa (ki o yaşta genelde oluyor) takma dişlerini zaptetmeye çalışarak,masal anlatır gibi anlatıyor.
"Birinin aynası olmak,aynısı olmaktan neden mi zordur toruncağızım?Bir zatın seninle hiçbir farkı olmadığını,noktasından virgülüne kadar seninle eşdeğer olduğunu düşün.Herşeyiniz eş.Duygularınız,tepklileriniz...O kadar aynısınız ki,sen kendi yanlışlarını onda göremiyorsun,o da kendininkılerini sende.Çünkü;yanlışlarınız bile iç içe geçmiş,onları bile kanıksamışsınız artık.Farklılıktan yoksun yaşıyorsunuz.Fakat birinin aynası olmak böyle midir?"
Bilmiyorsunuz.Hala bir cevabınız yok.
"Değil toruncağızım" diyor dedeniz olabildiğince şefkatle."Ayna dediğin,bakana kendi sureti altında nakşeder kusurlarını.Baktığında gördüğün yine sensindir ama eğrin ve doğrun o yansımanın üzerinden sana gösterilir.Bu yüzden ayna olmak,aynı olmaktan meşakatlidir.Zira insan fıtratı yanlışı gün yüzüne çıkarıp hal çare bulmaktan yana değil de rol yapıp,yanlışı yokmuş gibi davranmaktan yanadır."
Kendi kendinize gülümsüyorsunuz tabi cevabı öğrendiğinizde.Ayna olabilmek ne büyük meziyetmiş diyorsunuz...
Anlayabilen için elbette...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder